Güney Afrika seçimleri ve Ukrayna’nın geleceği
8 mins read

Güney Afrika seçimleri ve Ukrayna’nın geleceği

Güney Afrikalılar ANC’nin performansından büyük ölçüde hayal kırıklığına uğramış durumda. Vatandaşların %80’i ülkenin yanlış yönde ilerlediğine inanıyor bunun da yegane faili olarak ANC’yi gösteriyor. Seçmenlerin sadece %10’u artık sorunları ülkenin ırk ayrımı geçmişine bağlıyor ve bu da modern bir neslin endişelerini yansıtıyor.

Güney Afrikalıların %40’ından fazlası işsiz, ülke çoğunlukla yetersiz bakım ve tehlikeli sözleşmeler nedeniyle sık sık elektrik kesintileri yaşanıyor ve Güney Afrika şehirleri yılda ortalama 27.000 cinayetle dünyanın en ölümcül şehirleri arasında yer alıyor. ANC ayrıca, Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa’nın kendi itirafına göre ülkeye yaklaşık 28 milyar dolar fazlaya mal olan ve “devleti ele geçirme” olarak bilinen Güney Afrika tarihinin en büyük yolsuzluk skandalına da başkanlık etti. Peki Güney Afrika seçimi Ukrayna için önemi önemli mi?

Basitçe söylemek gerekirse, evet. ANC, resmi olarak tarafsızlığını korurken ve ulusal güvenlik danışmanı aracılığıyla çeşitli Ukrayna barış görüşmelerine katılırken, Rusya’nın Ukrayna’ya karşı savaşı ışığında, açık bir şekilde Moskova yanlılığına meyletti. ANC, Şubat 2022’den bu yana Rusya ile ortak askeri tatbikatlar düzenlemekle kalmadı, Moskova’da düzenli güvenlik diyaloglarına ve konferanslarına da katıldı. Tam olarak hangi yönde olduğu tartışmalı olsa da ikili silah ticareti yaptığı da artık biliniyor.

Rusya’nın Güney Afrika’daki seçimlere doğrudan müdahalesi, Kremlin ile bağları olan Rus oligark Viktor Vekselberg’in büyük bir yatırımcısı olduğu bir madencilik şirketi olan United Manganese of Kalahari (UMK) tarafından ANC’ye yapılan parasal bağışlar yoluyla ortaya çıktı. Şu anda oy oranı %25 civarında olan muhalefetteki Demokratik İttifak’ın da Kremlin bağlantılı internet siteleri tarafından hedef tahtasına oturtulması, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Rusya dostu ANC’yi iktidarda tutmaya kararlı olduğunu açıkça gösteriyor.

Daha genel anlamda Güney Afrika, başlangıçta Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’dan oluşan BRICS grubuna sıkı sıkıya bağlanmış durumda. Mısır, Etiyopya, BAE, Suudi Arabistan ve İran’ın da dahil olmasıyla BRICS otoriter olduğu kadar Batı karşıtı bir yapıya da büründü. ANC bu seçimlerde %50’nin altında oy alırsa, muhtemelen bir ya da daha fazla ortakla koalisyona zorlanacak. ANC’nin Güney Afrika’nın 28 milyonluk seçmen kitlesinden sadece %45 oranında oy alması halinde, 400 sandalyeli ulusal mecliste daha küçük partilerle koalisyon kurması gerekecek. Ancak %45’in altında oy alması halinde daha büyük muhalefet gruplarından bir ya da ikisiyle pazarlık yapma zorunluluğu doğacak.

Sol siyasette yolsuzluğun yaygın olduğu bir dönemi yöneten eski Başkan Jacob Zuma yönetimindeki MK ve Ekonomik Özgürlük Savaşçıları (EFF) gibi popülist ANC’den ayrılan partiler var. Bunlar hem MK hem de EFF Putin rejimi ile ilişkilerini sürdürüyor. EFF Başkanı Julius Malema şöyle bir açıklamasında “Aslında Rusya ile dostluğun ötesine geçip savaşta Rusya’nın yanında yer almak isterim ve hatta Rusya’ya elimdeki tüm silahları tedarik ederim çünkü Rusya emperyalizmle savaş halindedir ve emperyalist gündemleri geri püskürtmeyi amaçlayan her gündem, EFF’nin politikaları arasındadır” ifadelerini kullanmıştı.

2009-2018 yılları arasında Güney Afrika lideri olarak görev yaptığı dönemde Moskova ile daha yakın ilişkiler kuran Zuma, görevden alınmasından bu yana “sağlık nedenleriyle” Rusya’ya birkaç seyahat gerçekleştirdi. Rusya yanlısı X hesapları tarafından sık sık övülen ve tarihsel olarak Sovyetler Birliği’nin GRU’suna yakın olan MK Partisi’nin Kremlin’e yakın çıkar gruplarından mali destek aldığı iddia ediliyor. Buna karşılık Zuma da Putin’i, ABD ve NATO’nun genişlemesinin yarattığı iddia edilen tehditlere yanıt olarak eylemlerini haklı bulan bir “barış adamı” olarak tanımlıyor.

ANC’nin daha az popülist alternatifi, John Steenhuisen liderliğindeki Demokratik İttifak (DA) ve geçen yıl vefat eden kurucusu Prens Mangosuthu Buthelezi ile özdeşleşen Inkatha Özgürlük Partisi (IFP) gibi merkez partilerle koalisyon kuruyor. Steenhuisen’in Western Cape eyaletini yöneten DA’sı Kiev’i güçlü bir şekilde destekliyor. Hatta Mayıs 2022’de Steenhuisen Ukrayna’yı ziyaret etmiş, fakat ilginç bir şekilde Ukrayna’nın Güney Afrika temsilcilerinden cesareti ve girişimi için çok az destek almıştı. Steenhuisen’in Putin ve savaşla ilgili olarak “Eğer Güney Afrika insan haklarına bağlılığı konusunda ciddiysek Putin’in Ukrayna’yı işgalini açıkça kınamalıyız. Ancak hükümetimiz bunu yapmadı. Ukrayna ve müttefiklerine bu tür bir saldırıya karşı kendilerini savunmaları için gerekli araçları sunmalı ve demokratik değerler, özgürlük ve toprak egemenliğine saygı temelinde müreffeh ve kalıcı bir ilişki kurmak için Kiev ve ortaklarıyla birlikte çalışmalıyız” demiş ve sözlerini “DA’nın Ukrayna’ya başından beri verdiği sarsılmaz desteğin yerel temsilcileri tarafından bu kadar az takdir edilmesinin şaşırtıcı olduğunu” sözlerine eklemişti.

DA’nın savaş konusundaki tutumu Güney Afrikalıların çoğunun görüşleriyle örtüşüyor. Kasım 2022’de ülke çapında yapılan bir ankette, aynı sayıda ANC seçmeni de dahil olmak üzere Güney Afrikalı seçmenlerin dörtte üçü Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin kınanması gerektiğine inanırken, %80’i Güney Afrika’nın komşusu tarafından işgal edilen herhangi bir ülkeyi desteklemesi gerektiğini söylüyor. Bütün görüşler Güney Afrikalıların daha geniş dış politika yönelimini yansıtırken yapılan anketler, seçmenlerin üçte ikisi ülkenin Batı (%43) ya da Afrika (%22) ile daha yakın ittifak kurması gerektiğine inandığını gösteriyır. Halkın %20’den azı BRICS’e daha yakın olmayı tercih etmesi ise anketlerin en ilginç sonuçlarından biri olarak kabul görüyor.

Beş yıl daha katıksız ANC iktidarı ihtimali Güney Afrikalıların çoğu için cazip görünmüyor. Ortaya çıkacak koalisyonun daha popülist mi yoksa pragmatik mi olacağı, sadece Güney Afrika’nın sosyal ve ekonomik beklentilerinin yakın kaderini değil, aynı zamanda Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı konusundaki tutumu da dahil olmak üzere dış politika yönünü de belirleyece artık daha da netleşmiş durumda. Kiev’in gelecekte Afrikalı muhaliflerle nasıl ilişki kuracağı konusunda bu gerçekleri göz önünde tutmak iyi olacaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir