Söylenenlere göre bölge tarihinde bir günde en çok sivil ölümüne yol açan bir çatışma bu. Hamas, uzun zamana yayıldığı belli olan bir hazırlıktan sonra binlerce roket fırlattığı İsrail’in sınırlarını geçerek ülke içine sızdı. Yaklaşık 14 İsrail yerleşim birimini ele geçirdiği çok sayıda İsrailil sivil ile askeri alıkoyduğu bildiriliyor.
Söz konusu yerleşim biriminlerinden gelen görüntüler, İsrail’in yıllarca vurduğu Filistin bölgelerindeki halkın yaşadığı çaresizliğin tıpatıp aynısı. Bu kez İsrailli sivillerin canı yanıyor, evleri yıkılıyor. Yani şiddet uygulayan gün geliyor şiddetin hedefi olabiliyor. Ya da rüzgar eken fırtına biçiyor.
Öncelikle belirtelim; bu çatışma(lar) İsrail Filistinlileri yönetme ısrarından vazgeçmedikçe, işgal ettiği Filistin topraklarından çekilmedikçe son bulmaz. İsrail tutumunu değiştirmediği sürece bir barış çok ama çok zor görünüyor. Oysa İsrail’de yönetimi Filistin konusunda hem de çok sert eleştiren kitlesel bir barış hareketi var.
Hamas’ın Aksa Tufanı adını verdiği saldırılarda esir aldığı İsrail askerlerini Gazze’ye götürdüğünü düşününce yaşananlar bir hayal gibi geliyor bana. İsrail’in bu duruma düşeceğine ben de ihtimal veremezdim birçoğumuz gibi. Şu ana kadar ölen İsrailli sivillerin sayısı 200, Filistinlilerin sayısı ise 232. Bilanco görüldüğü gibi çok ağır. İsrail-Filistin çatışmaları tarihinde böyle bir şey yaşanmadı. 2000’li yılların başındaki İntifada’yı anımsayın, o zaman bile İsrail topraklarına bu kadar kitlesel bir saldırı gerçekleşmemişti.
Şu anda Hamas ile İsrail arasında öncekilere benzemeyen bir savaş var. Bu savaş sanılandan uzun sürerse Hamas’a başka katılımlar da olabilir. Bu da İsrail’in binlerce cihadcıyla karşı karşıya kalacağı anlamına gelir. Tıpkı Suriye’nin kaldığı/bırakıldığı gibi. Suriye deyince şunu da ekleyelim; tarihin en büyük emperyal çullanmasıyla karşı karşıya kalan Suriye’yi ilk terk eden, Şam’ın yıllarca koruyup kolladığı Hamas’tı.
Gerçekten sürpriz mi oldu?
Hamas bu saldırıyı neden şimdi başlattı sorusu herkes gibi benim de aklıma geldi, hatta bir iki tahminim de vardı ama belki de özel bir nedeni yoktur. Uygun gördüğü an bu an olduğu için saldırmış olabilir tabii. Ama İsrail’in iç politikada, yeni çıktığı uzun sürmüş kriz de Hamas’ın işini kolaylaştırmış olabilir.
Peki İsrail’in sadece Batı Şeria’ya odaklanıp, güçlerini oraya yığması, Gazze sınırını ihmal etmesi Hamas’a saldırı fırsatı vermiş olamaz mı? İsrail Batı Şeria’da kalıcı bir kontrol sağlayayım derken Gazze’yi belli ki hafife almış. Yani ortada sürpriz falan yok. İsrail‘in ihmali/gafleti Hamas’ın işini kolaylaştırmış.
Neden şimdi saldırdı?
Yukarıdaki kolaylaştırıcı nedenlerin varlığı saldırının neden şimdi yapıldığı sorusuna yanıt sayılmaz elbette. Ama şunlar bir yanıt bulmamıza yardımcı olabilir belki: Sadece hala süren işgalin değil, aynı zamanda Kudüs ile Batı Şeria’daki son çatışmaların, İsrail toplumunu ikiye bölen aşırı sağcı‘dinci bir hükümetin varlığının, İsrail-Suudi ilişkilerinin normalleştirilmesi konusundaki gelişmelerin oluşturduğu bir arka plan var. Bu motivasyon hayli güçlüdür. Saldırının zamanı için uygun olduğu da su götürmez.
Kudüs’te hem Yahudiler hem de Müslümanlar için kutsal olan Tapınak Tepesi’nde yaşanan son olaylar da Hamas’ın saldırı gerekçeleri arasında. Geçtiğimiz hafta İsrailli yerleşimciler Mescid-i Aksa’ya girerek dua etmiş, Hamas da bunu “saygısızlık” olarak nitelendirmişti.
Tabii ki Hamas’ın buna kızdığı için İsrail‘e hemen saldırdığını düşünmek saçma olur. Bu saldırının aylar öncesinden planlandığını bilmemek büyük cehalet.
Hamas’ın unutulmuş/unutturulmuş Filistin Davası’nı İsrail’le ilişkilerini normalleştiren Arap ülkelerine anımsatmak için de bu saldırıyı yaptığına inanıyorum. Filistinsiz bir normalleşmenin mümkün olmadığını göstermiş oldu bu saldırı.
Kızıyorlar ama söyleyeceğim
Hamas ile birlikte İslamileştirilen Filistin davası dünkü güçlü saldırıya rağmen ciddi bir zayıflık içinde. Seküler Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Filistin Sorunu’nu dünyada en çok desteklenen sorun haline getirmeyi başarmıştı. Ama Hamas’ın varlığı Filistin Sorunu’nda gerilemeye yol açtı. Bakın, 2005 yılında İsrail, hem uluslararası baskılar karşısında, hem de FKÖ’nün gücü sayesinde Gazze Şeridi’ndeki askerlerini, yerleşimcilerini tek taraflı olarak geri çekmişti. Bu Filistinlilerin yaşadığı bölgenin İsrail yönetiminden uzaklaşması demekti. Ancak 2007 yılında, El Fetih ağırlıklı FKÖ resmi Filistin yönetimiyle Hamas arasında yaşanan gerginliklerin ardından, Hamas Gazze Şeridi‘nin kontrolünü zorla ele geçirmişti.
İşlerin daha da kötüleşmesine yol açan gelişme budur. Sonuçta İsrail Gazze’ye katı bir abluka uygulayarak bölgeye mal ile insan giriş çıkışını engelledi, askeri işgali kalıcılaştırdı. Bu İsrail’e Gazze’yi “terörist saldırı bahanesiyle“ dilediği zaman vutma fırsatı sundu. Filistin ile İsrail arasında tam dört kez savaş yaşandı, anımsayalım.
Sivil kayıpları kabul edilemez
Bu sonuncusu gibisine daha önce rastlanmamıştı tabii. Sürpriz değilse bile İsrail için şaşkınlığa yol açtığını kabul edebilirim. Çünkü Demir Kubbe füze savunma sistemi ile sınır güvenlik önlemlerine çok güvenen İsrail böylesi bir saldırıyı herhalde beklemiyordu. İsrail şunu da anlamış olmalı; artık devlet terörüne dönüşürdüğü acımasız/orantısız saldırılarla Hamas’ı ya da benzerlerini durduramaz.
İsrail’in güneyindeki çatışmalar devam ediyor; İsrail’in Gazze’deki karşı saldırısı henüz tam anlamıyla başlamadı. Çatışmalar Lübnan’daki Hizbullah’ı da içine çekebilir. Savaşta, bu tür çatışmalarda acı verici olan sivillerin, her iki tarafın askerlerinin ya da askerleşmiş figürlerinin öfkelerinin kurbanı olmaları. Gelen görüntüler dayanılacak gibi değil.
Hamas’a haklılık değilse de “meşruluk“ kazandıran bu saldırılar dursa bile bölge istikrarsız olmayı sürdürecek. Buna son vermenin yolu İsrail’in Filistinlileri yönetme ısrarını bırakması, işgal ettiği topraklardan çekilmesidir.
Başka yolu yok.